'bilim' ile ilgili yazılar
Türk-İslam Sanatları
7. yüzyılda Araplar büyük bir İslam imparatorluğunun temellerini kurdular. Araplara göre antik bilim çok değerli bir hazineydi. Kuran, özellikle tıbbı Tanrı’ya yakın bir sanat olarak kutsamıştı. Astronomi ve astroloji Tanrı’nm insanlığa buyruğunun anlaşılabilmesini sağlayan yollardan biri olarak görülüyordu. Hint mate-matiğiyle kurulan ilişki ve astronominin gerekleri, geometri ve sayılar üzerine çalışmaların gelişmesine yol açtı. Bu yüzden Eski Yunanlıların yazıları dikkatle tarandı ve Arapçaya çevrildi. 9. yüzyılın sonunda Yunan tıbbı, astronomisi ve astrolojisi yanında Platon’un ve Aristoteles’in felsefe çalışmaları da özümlenmişti. Müslümanlar, bu bilgileri özümlemekle yetinmediler; eleştiri ve yeni buluşlarla birikimlerini artırdılar. Ebubekir Razi, İbn Sina, Cabir, İbn Rüşd ve Birunî gibi bilginler tıptan kimyaya, matematikten astronomiye kadar çeşitli alanlarda özgün buluş ve görüşler geliştirdiler.
Büyük Selçuklular, kendilerinden önce var olan medreselerde öğretimi sürdürdüler, ama bununla yetinmediler. Vezir Nizamülmülk’ün öncülüğünde ve onun adanı taşıyan yeni medreseler kurdular. Nizamiye medreselerinin ilki 1067’de Bağdat’ta açıldı. Daha sonra Isfahan, Rey, Merv, Belh, Herat, Basra, Musul gibi kentlerde yeni Nizamiye medreseleri kuruldu. Medrese sisteminde programlı ve belli bir yönteme dayanan eğitim ilk kez bu medreselerde verildi. Medreselerde din konularının yanı sıra matematik, felsefe, dil ve edebiyat gibi dersler de okutuluyordu ve medreselerde zengin kitaplıklar vardı. Medreselerin dışında da ülkenin çeşitli yerlerinde kurulmuş kitaplıklar bulunuyordu. Melikşah döneminde önce Isfahan’da, sonra Bağdat’ta birer gözlemevi kuruldu. Büyük Selçuklular Arapça’yı din ve bilim dili, Farsça’yı edebiyat ve devlet dili, Türkçe’yi ise saray ve orduda günlük konuşma dili olarak kullanıyorlardı.