'halim özyazıcı' ile ilgili yazılar
Türk-İslam Sanatları
Hat sanatına ilgi duymaya başladığım 1970’li yılların sonu ve 1980’li yıların başında, ismini en çok duyduğumuz hattatların başında merhum hattat Hâmid Aytaç gelirdi. Şüphesiz, Osmanlı bakiyyesi olarak, hayatta olan tek hattat olması, onu nazarlarımızda efsâne isim haline getirmişti. O sıralar talebesi olduğum Gaziosmanpaşa İmam-Hatip Lisesi’nde ders aldığımız, aynı okul talebesi hocamızın da hattat Hâmid Bey’in talebesi olması ve devamlı ondan bahsetmesi merakımızı kamçılıyordu. Osmanlı bakiyyesi bir insan, bir de hattat olursa acep nasıl biri olmalıydı? Muhayyilemizde hayranlıkla beraber, çocukluğun da verdiği bir hisle, ulaşılmaz efsâne bir isim canlanıyordu.
Hâmid hocanın İstanbul’daki hayatı Cağaloğlu’nda geçmiştir. Ankara Caddesi’nde Reşid Efendi Hanı onun hayatının neredeyse tamamının geçtiği mahaldir. Bendenizin çocukluk ve gençlik hayatı, pederimin görevi dolayısıyla Sultanahmed’te geçti. Mahal olarak Hâmid Bey’e yakın olmama rağmen çocukluk sâiki ile yanına gitmeye bir türlü cesaret edemiyordum. Gerçi kaldığı yeri tam olarak bildiğimi de zannetmiyorum.
Hat Sanatının Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İntikal Eden Emsâlsiz Sanatkârı
Üstün kabiliyeti sayesinde, her çeşit yazıyı büyük bir ustalıkla yazan hattat Halim Özyazıcı’nın (1898-1964) bügüne kadar, tamamlanmış bir sülüs-nesih hilye yazmadığı bilnmekte idi. Ancak, ölümünden yıllar sonra, 2000 yılı sonlarında ortaya çıkan terekesindeki hilye artık onun bilinen yegâne hilyesi olma özelliğini taşımaktadır.