'mimarlık' ile ilgili yazılar
Türk-İslam Sanatları
Mağlova Kemeri ya da Muallakkemer:
Mimar Sinan tarafından 1554-1562 yılları arasında İstanbul’da, Alibey Deresi vadisi üzerinde yapılmış olan su kemeri. Bugün Gaziosmanpaşa ilçesi sınırlarında bulunan Cebeci köyü yakınlarındadır. 1563 yılında selden zarar görmüşse de aynı yıl onarılarak eski haline getirilmiştir. Alibeyköy barajının göl suyu yapıtın dörtte birini kaplamaktadır. Kemer İstanbul’a su taşımaya devam etmektedir. Eser dünya su mimarisinin
III. Ahmed Çeşmesi’nde beni en çok etkileyen, hemen hep, ahşaptaki renkler oldu. Yazının yaldızını düşlemek zorunda kaldım. Saçaktaki meyveler sanki ilk günlerindeki gibi belirdi: Nar, armut ve üzüm… Sonra birden firûzeye çalan bordürler. Kırmızı çini!
Tarih okumak öteden beri gönlümü çeler. Epeydir Osmanlı tarihiyle haşır neşirim. Lisede tarih öğretmenim Zehra Tapman, “Osmanlı tarihi muazzam bir bilmecedir” derdi.
Bu sözü o zamanlar pek kavrayamamıştım: Niye Fransa tarihi değil de, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi?
“Osmanlı toplumunun ortak güzellik değerleri vahşi Batı değerleri ithal edilerek Türk aydınları tarafından tahrip edilmiştir. O yüzden Sinan’ın eserleri toplumdan tecrit edilmiş, taş yığını haline düşürülmüşlerdir.” Bu söz, ‘bilge mimar’ namıyla bilinen Turgut Cansever’in. Mimar Sinan’ı İslam mimarisi ve kültürünün doğru anlaşılmasına vesile olarak gören Cansever, Sinan’ın felsefesini, ‘Mimar Sinan’ isimli kitabında anlattı. Genel olarak İslam mimarisi özelde Sinan’ın eserlerinin demokratik bir yapıda olduğuna dikkat çeken büyük mimar şöyle diyor: “Yapıyı kullanan herkes, kendi yerini tayin ediyor. Bu tam mutlak bir demokratik yapıdır, mimarideki demokrasidir. Yapı emretmiyor, kesin olarak tarafsız bulunuyor.”