'necip fazıl' ile ilgili yazılar
Türk-İslam Sanatları
Tabula rasa… İnsan beyninin doğumda “boş bir levha” olduğu anlayışını ifade eden bir terim. Yani insanın doğuştan öğrenmeye muhtaç olduğu anlayışı. Herşeyi ama her şeyi öğrenmek. Çocukken hafızamıza yerleşen sesler ve görüntüler yetmiş sene sonra dahi hatırlanırmış. Yaş ilerleyince akşam yediğimizi bile hatırlayamayabilirmişiz. Yani hayatın temelleri çocukluktaki ilklerle atılmaktadır. O sebeple psikanalizciler sizi anlamak için “hadi çocukluğunuza dönelim” telkini ile terapiye başlarlar.
Ders kitaplarının arasına mahrem sevgililerinin resimleri gibi saklayarak evin soba yanan tek odasındaki kış gecelerinin Teksas ve Tommiks’lerini geride bıraktığım ilk mektep yıllarından sonra -ki kendilerini takip eden soluk benizliler yanlış istikamete gitsin diye Apaçilerin atlarının ayaklarına nalları ters çaktıklarını bu vesile ile bilirim- okuduğumu hatırladığım ilk kitap, Peyami Safa’nın 9. Hariciye Koğuşu olmuştu.
Kitabı elime aldığımda önce Kızılderili reisi Oturan Boğa’ya ihanet ettiğim için utandığımı ve bir asker hikâyesi okuyacağımı vehmederken safran boyalı koridorlardan eter kokusu duyarak sükût-ı hayâle uğradığımı hâlâ unutmam. Galiba kitabın adındaki ‘Koğuş’ kelimesinin en masum askerî anlamıyla böyle düşünmüş ve Uşak sokaklarında asker koğuşu hayal eder olmuştum. 9. Hariciye Koğuşu’nu lise yıllarımda yeniden okuduğumda, ben de roman kahramanı gibi hasta yatağındaydım ve ıstıraplarımın ince sızılarında bir haram lezzeti duymuştum.