'yüksel özemre' ile ilgili yazılar
Türk-İslam Sanatları
İslâm âleminde tesbih, Allāh’ın Esma’ü-l Hüsnâ’sını yâni Güzel İsimleri’ni ibâdet amacıyla ve belirli bir sayıda zikretmek için kullanılan ve hemen hemen her sofu müslümanın cebinde taşıdığı pratik bir araçtır. Aynı boyutları ve aynı şekli haiz 33, 99, 500 ya da 1000 adet dânenin (tânenin), en basit hâliyle, iki ucu biribirine düğümlü bir ipe dizilmesinden oluşur. 500’lük ve 1000’lik tesbihler, eskiden tekkelerde ve daha çok toplu zikirlerde kullanılırdı.
Mevlânâ’nın Vehim Anlayışı
Hz. Mevlânâ Mesnevî’sinde vehmin sâlik (yâni “Hakk yolunun yolcusu”) için pek büyük bir engel olduğunu beyân etmektedir (V/2649)1. Bu gerçekten de öylesine büyük bir engeldir ki Hz. İbrâhim gibi bir peygamber bile vehme kapılınca, gözlerini ve sağduyusunu bağlayan vehim ve hayâl âlemi ona müşâhede ettiği yıldız için “İşte bu benim Rabb’imdir” dedirtmiş (V/2650); gördüğü rüyânın sahih rüyâ olduğu vehmiyle de, bu rüyânın te’vîle ihtiyâcı olduğunu idrâk bile etmeden, oğlunu kurban etmeğe kalkışmıştır ( Saffât/100-107)2.
Ebrûnun Nîrengi Noktaları: Üsküdarlı Altı Ebrû Üstâdı
Ebrû san’atının gelişmesinde mekân olarak Üsküdar’ın rolü büyüktür. Bu san’at, günümüzde sekülerleşinceye kadar, daha çok dergâhlarda ve tasavvuf ehlinin nezdinde neşvünema bulmuş ve i’tibâr görmüştür. Çünkü ebrû yapımı, insanın: 1) Kevnî Âlem’deki hilkatin esrârını ve edebini idrâk etmesi, 2) nefsinin oyunlarını teşhis ve tesbit edebilmesi, 3) Ezel Hükmü’nün edebine riâyet edebilmesi, ve 4) bu Âlem’e daha rahmânî bir nazarla bakabilmesi için dâimâ bir mânevî eğitim aracı olarak telâkkî edilmiştir.