“Ebruname”
Eminönü Açıkhava Sanat Merkezine 19.06.2007 ve 15.09.2007
Tarihleri arasında katılan tüm sanatçı arkadaşlarıma saygılarımla,
Bana hoş geldin diyen olmayacağı için kendi kendime hoş geldim,dedim. Bir masa ,bir şövele ve bir mantar pano…şimdi
Yapacağım ebru çalışmaları ile onlara hayat vermek bana düşüyor.
İnsan ürettiği her şeyi biraz fazla sahipleniyor. İlk eserimi sattığımda için için aslında satılmasını istemediğimi farkettim. Bir yandan da çocukken aferin almak gibi bir duygu yaşıyorsun. Velhasıl çelişkili. Seve okşıya, duvar süslerimi,lavanta torbalarımı,kitap ayraçlarımı,bandana ve diğerlerini olabilecek en al benili şekilde yerleştirdim.tam karşımda bir simitçi, bir mısırcı ve eminönü meydanı.meydan banklarında elindeki mısırı afiyetle yiyen bir grup kadın ve erkek.bir birimize bakıyoruz ama görmüyoruz ifadesiyle.
İlk defa açık hava sanatçısı rolündeyim. Aslında çok eğlenceli. Kitaba bakmanın serbest olduğu bir çeşit yazılı sınav gibi.sana
Biçtikleri değeri hemen anlıyorsun. Alacağın notu anlıyorsun.
Çok kibar bir hanımefendi yaklaştı. Bandanaları inceledi.beğendiği bandanın üzerindeki renkleri tek tek saydırdı. Demek o da bakıyor ama görmüyor veya ben sade ve elit olayım derken silik ve gösterişsiz çalışmışım. Neyse satın aldı…ve ben ilk satışımı yapmış oldum.onca kalabalık arasında ben ve o teğet geçmedik, kesiştik.o aldı, ben verdim.şimdi onda benden bir şey var. Organ bağışı da böyle bir şey olmalı.18 yaşımda böbreklerimi bağışladım şimdi ne uygunsa.
Bizim merkezin müziğini bastırmak istercesine mısırcı sürekli bağırıyor. Eminönü meydanında canlı ekvator müziği yapıyorlar.geçenlerin dikkatini bizim üzerimize çekmek için. Müziği daha yakından dinlemek istiyenler standların önünde yavaş yavaş birikiyorlar. Ayıp olmasın diye de ürünlerle ilgileniyorlar.meydanda sanki isanbul tüm renkleriyle ,desenleriyle kaleidoskop gibi.çocukken en sevdiğim oyuncak kaleidoskop idi. Saatlerce oynardım. Bulutlar, yer karoları ve yıldızlar. Ebru sanatına ilgim bütün bunların devamı.boya fırçanın ucundan ayrıldığı an başına buyruk, elinde bizler(tel çubuk) tutabilirsen tut.her damla kitreye düşerken;”hadi güzelim,beni mahçup etme,bak açılma,sakın akıp gitme!” Kitre sakin bir deniz gibi onu bekliyor ama anlamıyor ki.olsun, bu halimiz bile olağanüstü. Boyaların peşinde ben ve saatler bıkmadan harmanlanıyoruz. Martı yapmayı çok seviyorum.hele “bülbül yuvası “deseni yapabilirsem indigo boya ile, bir de martı ,binlerce yelkovan kuşu uçup gidiyor teknemden dışarı.hadi bu seferde otur seyret.bıkmadan usanmadan.
Standlarda iznimiz akşam 18.00 e kadar.yavaş yavaş turistler kapalıçarşı veya mısır çarşısı dönüşü önümden geçiyorlar. Umarım biriyle daha yollarımız kesişir. Ben satarım o alır. Onda benden bir şey kalır.
Nihan BÜYÜKSEZER 2007 İstanbul
Gönderen KalemGuzeli 16 Şubat 2008
Kategori : Ebru Sanatı Henüz yorum yok
Yorumlarınız
You must be logged in to post a comment.