Arşiv Mart, 2008
Türk-İslam Sanatları
|
Türk Edebiyatı dergisi, mart sayısını hat sanatına ayırdı. Beşir Ayvazoğlu; Hattat Şeyh Hamdullah, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar gibi eserleri hazırlayan Prof. Dr. Muhittin Serin’le kuşatıcı bir söyleşi gerçekleştirmiş. | |||
‘Hat sanatı bize tarihin emanetidir.‘ diyen Serin, bu vesileyle, kadim bir sanatı yeniden ele alıyor. Bunun yanı sıra Uğur Derman, Necmeddin Okyay’ın geçtiğimiz günlerde müzayedede bulunan bir tarih manzumesinin hikâyesini anlatıyor. Prof. Çiçek Derman da, bir süre önce kaybettiğimiz tezhip sanatının büyük isimlerinden Prof. Kerim Silivrili’yi yad ediyor. |
Dergi içeriği şöyle;
Mimar Sinan’ın ölümü ile Osmanlı mimarisinde “Klasik Dönem” diye adlandırılan çağ kapanmış, ama bu büyük ustanın etkileri uzun süre devam etmiştir. Bu etki, özellikle cami planlarında çok güçlü ve kalıcı olmuştur. Mimar Sinan’ın şehzade Camii’nde geliştirdiği dört yarım kubbeli sistem, birçok yapıda yinelenmiştir. Bunlar arasında en önemli olanı Sultan Ahmet Camii’dir. I. Sultan Ahmed’in mimar Sedefkar Mehmed Ağa’ya yaptırdığı bu külliye, Sinan’ı izleyen, onun ekolünü sürdüren yapılar arasında en tanınmış örnektir denilebilir. Külliyenin merkezini oluşturan cami, dört yarım kubbeli plan şemasının başarılı uygulamalarından biridir. Yapının öteki camilerden ayrılan yönü ise avlunun dört köşesinde ve caminin iki yanında birer olmak üzere altı minareye sahip oluşudur. Caminin avlusu da ortasındaki şadırvanı ve çepeçevre revaklarıyla klasik dönemdekilere benzer. Ancak ayrıntılarda bazı farklar vardır. 17. yüzyılın ilk yıllarına ait olan bu yapıda dikey hatların ön plana geçmeye başladıkları görülür. Süslemede klasik motifler ele alınmış, ancak kompozisyon anlayışında bazı küçük farklar belirmiştir. Caminin iç mekanı aydınlık ve ferahtır. Kubbenin çok iri payelere oturtulmuş olması mekan bütünlüğünü az da olsa zedelemektedir. Ama bu durum, aynı tipteki yapıların ortak bir özelliğidir.
Dünya mimarisinin en seçkin eserlerinden Süleymaniye Camii’nin inşasından (1550-1557) sonraki en kapsamlı bakım ve onarımı bu yıl başında başladı. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de ziyaret ettiği restorasyon çalışmaları sonucunda elde edilen bilgiler, Mimar Sinan’ın muhteşem yapısı hakkında söylenegelen efsanelerin doğruluğunu ispatlıyor. Restorasyon çalışmalarının henüz başında olunmasına rağmen şimdiden mimarları ve sanatçıları şaşırtan ayrıntılar tespit edilmiş. Restorasyonu yürüten ekip, zamanında yapılan bilinçsizce müdahaleler karşısında da hayal kırıklığına uğruyor. Mesela Gazze, Mersin ve Selanik’teki antik kentlerden getirilen taşlar delinip elektrik kabloları geçirilmiş. 1965 yılında yapılan restorasyonda yıpranan mermerlerin yerine beton sıva yapılmış. Şimdi o sıvalar sökülüyor. Yerlerine orijinal taşları konulacak. Bütün bunlara rağmen dimdik ayakta duran eser bu son restorasyonuyla eski ihtişamlı günlerine geri dönecek. Ve restorasyon 450 yaşındaki binanın bu zamana kadar neler yaşadığı gün yüzüne çıkartacak. Bunun yanında caminin inşası sırasında yapıldığı gibi, restorasyon çalışmalarını yürüten Gür Yapı İnşaat da ehl-i hiref defteri tutuluyor. Çalışmalarda kaç mimar, usta, işçi çalışıyor, nereliler, neler yapıyorlar hepsi kayıt altına alınıyor. Ve yıl sonunda bu bir kitap halinde yayınlanacak.