Deniz Mühendisliği Eğitiminin Başlangıcı (1773)
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin geçmişi, Osmanlı dönemine, 18.yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır. I. Mahmut devrinde ordunun Avrupa tarzında yetiştirilmesi konusu ilk defa ele alınmış ve sadrazam Topal Osman Paşa, bir Fransız dönmesi olan Kumbaracı Ahmet Paşa’yı (Comte de Boneval) kumbaracı ocağının ıslahına memur etmişti.
Yeniçerilere nazaran devlete daha bağlı olan hasekilerle, Bostancı Ocağı eratından seçilen öğrenciler bir araya toplanmış ve 27 aralık 1734’de Üsküdar’ın Toptaşı semtindeki Ayazma sarayında bir imalâthane ile bir kışladan ibaret olmak üzere ”
Kumbarahane ve Hendesehane” adı ile bir okul açılmıştı. Okula öğretmen olarak Yenişehir müftüsü Hacı Mehmet Efendizâde Mehmet Sait Efendi tayin edilmiş ve 1736 yılında Pîrîzâde Mehmet Efendi’nin yapmış olduğu bazı geometri araçları ilk defa kullanılmaya başlanmıştı. Fakat bu okul, yeniçeri zorbaları ile taassup taraftarlarının hoşnutsuzlukları sonucu kısa bir süre sonra kapandı.
Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra; III. Mustafa devrinde sadrâzam Koca Ragıp Paşa, Üsküdar’daki okul öğrencilerinden hayatta kalanlarla, ölenlerin çocuklarını 1759 yılında Kâğıthane’nin Karaağaç mevkiinde bulunan bir binada toplamış ve gizli olarak geometri ve sair bilimler okutturmuştu. Bu hayırlı teşebbüs de uzun sürmemiş ve az zaman sonra öğretime son verilmişti.
1768-1770 Türk-Rus Harbi’nde Rusların Cebelitarık Boğazı’nı geçen Baltık denizi donanması, 6-7 temmuz 1770’de Çeşme’de Türk donanmasını yakmıştı. Bunun üzerine, Kaptân-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın himaye ve teşviki ile, 1773 yılında Tersâne-i Âmire’nin Darağacı mevkiinde “Mühendishâne-i Bahri” adı verilen okul kuruldu ve ülkemizde ilk defa gemi inşaatı ile deniz haritalarının yapılması konusunda uzman personel yetiştirilmeye başlandı. İşte bu 1773 yılı İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ve ilk bölümü olan Deniz Mühendisliğinin kuruluş yılıdır. Bu arada yeri gelmişken, Türkiye’nin ilk mühendislik mektebinden kurulduktan 219 sene sonra mezun olmanın benim için bir gurur kaynağı olduğunu ifade etmezsem olmaz :o).
Bu okul için hazırlanan kanunnâmede:
“… tahsilini tamamlayanların imtihan olunarak maharetleri anlaşıldıkta, donanma gemilerinden sancak kalyonları ve sair gerekli teknelerde, kaptan paşa marifetiyle kadirlerine şâyeste vazife verileceği…” belirtiliyordu.
Haliç Tersanesi’nde yer alan okulun ilk başhocası ise Türkçe ve Arapça’dan başka İtalyanca ve Fransızca da bilen ve gemi mühendisliği konusunda eğitim görmüş olan devrin değerli ilim adamlarından Cezayirli Seyyid Hasan Hoca’dır. Sonradan yerine Seyyid Osman Efendi geldi. Ayrıca; Baron de Tott, İngiliz dönmesi Kampell Mustafa Ağa ve Türkiye’ye yeni gelmiş bulunan Kermorvan adındaki bir Fransız da, öğrencilere dersler vermekte idi. Mühendishanede, aralarında pek çok tercüme kitapların bulunduğu bir kütüphane de kurulmuştu. III. Selim de Mühendishane’nin gelişmesine önem vererek, okula Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nden kitap göndermiştir. Okula bağlı bir matbaanın kurulmasına olanak sağlayan padişah ayrıca gözlem ve ölçüm aletleri bağışlayarak okulun donanımına katkıda bulunmuştur.
Zamanla; mühendishane odasının dar olması dolayısıyla, ihtiyacı karşılayamadığı görülmüş ve I. Abdülhamit devrinde Sadrâzam Halil Hamit Paşa tarafından tersane alanında, üç ambarlı kalyonların yapıldığı yer yakınında (şimdiki Camialtı mevkiinde) birkaç odadan ibaret yeni bir bina yaptırılmıştı. O yıllarda Halil Hamit Paşa’nın çabaları pek büyük olmuş, ileride Ruslarla yapılması muhtemel bir harbe hazırlık olmak üzere; donanmanın kuvvetlendirilmesine, topçuluk, istihkâm ve kale inşasından anlayan subayların yetiştirilmesine çalışılmıştı. Bu maksatla Fransa’dan mühendisler ve mütehassıs subaylar getirtilmiş, bunların da yardım ve çalışmalarıyla okul programları genişletilerek yeniden düzenlenmişti.
Bu yeni binasına taşındıktan sonra “Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn” – Devlet Deniz Mühendishanesi adını alan okulda, 22 ekim 1784’de derslere başlandı. Fransa’dan gelen uzmanlar arasında, Binbaşı Lafitte Clavet ve Yüzbaşı Monier birer istihkâm subayı olduğundan, bunlar kendi branşlarından ziyade okulun tatbikat işleriyle uğraşıyordu. Gemi inşaatı ve tersane işleri için gemi inşa mühendisi Le Roi ve yardımcısı Du Reste, dökümhane ve tophane için emrinde iki işçi ile François Alexis de’Tolin, topçu subayı olarak Yüzbaşı Saint Remy getirtilmişti. On astsubay ve er de gelenler arasında bulunmakta idi. İstanbul’da bulunan Charleton adındaki Fransız korvetinin komutanı Turquet ve Fransız elçiliği memurlarından astronom Tondul tarafından öğrencilere dersler veriliyordu. Bu dersler Türkçe’ye çevrilerek, Fransız elçisi Choiseul Gouffier’nin teşebbüsü ile sefarethanede kurulan basımevinde not halinde basılıp, öğrencilere dağıtılıyordu.
1789’da padişah olan III. Selim, Enderun’un en kabiliyetli gençleriyle, az sayıda kalmış mühendislerin uygun olanlarından seçilen öğrencileri bir araya toplatmış ve başlarına değerli öğretmenler getirerek Eyüp’ün Bahariye sayfiyesindeki hükümdarlara mahsus bir köşkte “Mühendishâne-i Sultanî” adı ile bir okul açtırmıştı.
Mühendishâne-i Sultanî öğrencilerinin seviyesi, matematik, geometri ve fizik bilimlerin öğrenimi için yeter dereceye getirildikten sonra, 1792 yılında okul, Hasköy civarında henüz inşa olunan Kumbaracı kışlasına nakledildi. Bu sırada bir okul binasının da yapılmasına başlandı. 1795’de yapımı tamamlanan bu okula “Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn” – Devlet Kara Mühendishanesi adı verilmiş ve öğrenciler buraya yerleştirilmişti.
Padişahın fermanı ile okul kumbaracı ocağına bağlanıyor, kara ve deniz mühendishanelerinin eğitimleri birleştiriliyordu. Okulun lâğımcı ocağından 50, humbaracı mülâzimlerinden 30 olmak üzere 80 nefer mülâzim öğrencisi olacaktı. Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn ise iki kısma ayrılıyordu.
Bu okulun araçları daha mükemmel olduğundan, deniz mühendishanesi öğrenci ve kalfaları haftanın pazartesi ve perşembe günleri Hasköy’deki okula giderek oradaki hocalardan ders görecek, sair günler ise tersane kışlalarında meşgul olacaktı. Her iki mühendishane, salı ve cuma günleri tatil edilecekti. Deniz mühendishanesi öğrencileri başlarına eskiden olduğu gibi kalyoncu şalı saracak ve kendilerine “Mühendisân-ı Bahriyye” ‘denilecekti. Fermanda, dört hoca ile dört kalfanın ödevleri, alacakları maaş ve tayinât da açık olarak belirtiliyordu.
O sırada Kaptân-ı Derya bulunan Küçük Hüseyin Paşa, iki mühendishanenin birleştirilmesiyle zuhur edecek sakıncaları ve esas maksadın kaybolacağını açıklayan 27 Recep 1211 (26 ocak 1797) tarihli önemli takririni III. Selim’e arz etti. III. Selim devri Tersane Nâzırı Moralı Ali Efendi zamanında, şimdiki havuzların bulunduğu yerde geniş ve daha mükemmel bir bahriye mühendishane binası yapılmak üzere teşebbüse geçilmişti. İradesi alınıp temelleri atılmışsa da Kabakçı Mustafa Ayaklanması üzerine bu hayırlı iş yarım kalmış ve bütün ıslâhat hareketleri durduğu gibi, mühendishane de uzun bir süre ihmal edilmişti.
1821 yılında vukua gelen Kasımpaşa yangını, Araplık semtinden tersaneye sıçramış ve bahriye mühendishane binası da tamamen yandığından, öğretim bir sene kadar aksamıştı. Camialtı’na yakın Parmakkapı mevkiinde, bulunan errehane (Bıçkı mağazası), mümkün olduğu nispette tâdil ve tanzim edilerek bir okul hâline getirilmiş ve 1822 yılında mühendishane buraya taşınmıştı.
Koca Hüsrev Paşa, ikinci defa 1822’de sadârete geldiği zaman, okulu unutmamış ve evvelce verdiği takrirle, 1824 yılında malî, öğretim ve nizamlar bakımından mühendishanenin ıslahına çalışılmıştı.
II. Mahmut okulun ilerlemesi için büyük çabalar harcamış, Avrupa’dan öğretmen, mimar ve mühendisler getirtmişti. Öğrencilerin başarılı olanları İngiltere’ye gönderilmiş ve İngiliz gemilerinde eğitim görerek iyi birer subay ve denizci olmalarına çalışılmıştı. Deniz okulumuz dördüncü defa, bugünkü Deniz Hastanesi’nin bulunduğu yerdeki bir binada kuruldu. Evvelce bu tepede Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın konağı bulunuyordu. II. Mahmut orta havuzun inşası münasebetiyle divanhaneye geldiği zaman, okulun uygun olmayan bir binada bulunmasından, çekilen zorluklar kendisine arz edilmiş ve yeni bir binanın yapılması için izin alınmıştı. Bu maksatla Cezayirli Hasan Paşa konağı satın alınıp tamamen yıkılmış ve yapılan keşfe göre inşa olunacak binanın masrafı 1833 kese 219 kuruş olarak tespit edilmişti. Fakat, inşaatı Kaptân-ı Derya Firari Ahmet Fevzi Paşa 1200 kese ile üzerine almış ve bu paranın 1.000 kesesi Darphane’den, 200 kesesi de bahriye hazinesinden verilmek suretiyle bina 1838 yılında tamamlanmıştı. Cümle kapısı üzerine konan kitabe şöyle bitiyordu:
“Nokta-î târihim Zîver hisâb edip dedim
Mekteb-î Bahriyye ihya kıldı şâhinşâh-ı din 1254 H. (1838 M.)”
Gönderen KalemGuzeli 12 Şubat 2008
Kategori : Osmanlı Medeniyeti Henüz yorum yok
Yorumlarınız
You must be logged in to post a comment.