Kalem Güzeli

Türk-İslam Sanatları

Hattatların Ustasına En Büyük Armağan


Günümüz hat sanatının usta ismi Hasan Çelebi, ekim ayında altmışıncı talebesine icazet verecek. “Hâmid Aytaç’tan sonra bu işi devam ettireceğim aklıma gelmemişti.” diyen Çelebi için dünyanın çeşitli ülkelerindeki 20 talebesi bir araya gelerek bir vefa sergisi düzenledi.

Bir sanatkâr için en güzel ve müstesna anlardan biri, yıllar sonra, rahle-i tedrisinde yetişen talebelerin eserlerini görmektir. Hele ki dünyanın dört bir yanına dağılmış bu öğrenciler birleşip hocaları için bir sergi açarsa, sanatçının mutluluğu, heyecanı katlandıkça katlanır. Hat sanatının günümüzdeki en büyük ustalarından Hasan Çelebi’nin, Uzakdoğu’dan Avrupa’ya pek çok ülkeye dağılmış yaklaşık 20 talebesi biraraya gelerek, sanatçıya ‘Talebelerinden Hocalarına’ başlıklı bir sergi armağan ediyor. Bu anlamlı sergi dolayısıyla görüştüğümüz Çelebi, “Zamanında farkında olmadan bir emaneti devraldık. Senelerce buna hakkıyla sahip çıkmaya çalıştık, ardından talebeler yetiştirdik. Bu anı yaşamak, verdiğin emeklerin boşa çıkmadığı görmek, her şeye bedel.” diyor. Altunizade Kültür Merkezi’nde bugün saat 14.00’te açılacak hat sergisi, bir ustanın sanat macerasını talebeleri üzerinden okuma fırsatı sunuyor.

Hasan Çelebi, 42 yıldır kalemi elinden hiç düşürmemiş, ömrünü yazıya adamış bir sanatkar. Cami yazıları, özel hat koleksiyonu ve sergiler derken senelerce pek çok esere imza atmış. Ustanın hat sanatıyla tanışması, Üsküdar Sultantepe’de, taş ustası Yusuf Efendi vesilesiyle olur. Hattat Hâmid Aytaç’la görüştürülür; ancak olumlu cevap alamaz. Hâmid Aytaç, meşgul olduğunu söyleyerek onu talebesi Halim Özyazıcı’ya yönlendirir. Böylece Çelebi’nin hüsnü hat yolculuğu başlar ama kısa sürer. Çünkü dört ay sonra Özyazıcı bir trafik kazasında hayatını kaybeder. Çelebi’nin, bir kez ret cevabı aldığı Hâmid Bey’e tekrar gitmeye cesareti yoktur. Bir gün Ömer Nasuhi Bilmen’in oğlu Avni Bilmen, Hâmid Bey’e gitme konusunda Çelebi’yi cesaretlendirir. Aşkla yola düşen sanatçıyı, Hâmid Bey geri çevirmez ve ona “Halim’in yolu bizim yolumuzdur” der. 6 yıllık bir çalışmadan sonra icazetini alır. 1964’te başlayan birliktelik, Hâmid Bey’in vefatına kadar sürer. Çelebi, aynı dönemde hattat Kemal Batanay’dan da ta’lik ve rik’a icazeti alır.

‘Hat sanatı kuma kabul etmez’

Halkın iltifatı ile hat sanatının iyi bir noktaya geldiğini söyleyen Hasan Çelebi, Hâmid Aytaç’ın vefatından sonra bu işi devam ettireceğini, birilerine icazet vereceğini aklının ucundan bile geçirmemiş. Sanatçı, “Kendi merakım için yazıyordum, meğer bu iş öyle değilmiş, emanet sırtımıza bırakılmış. Çok şükür hayru’l halefler yetişti.” diyor. Hat sanatı ciddi manada mesai isteyen bir uğraş. “Bir milimin içindeki sırrı yakalamak mühim. Kabiliyetten öte, sevgi gerek, gönül vermek gerek.” diyen Hasan Çelebi, hattı ‘hem bir sanat, hem bir ilim’ şeklinde tanımlıyor. Bunu da eskilerin bir sözüyle destekliyor: “Hat, ruhî bir hendesedir, cismanî bir âletle zuhûr eder. Yani hattatın içindeki güzellik, kağıt, kamış ve mürekkep vasıtası ile dışarı yansır. Bu, sanatın ruhu terbiye etmesidir.” Hat sanatında bin seneden beri aynı ölçüler kullanılıyor. Hasan Çelebi’nin tabiriyle ‘sineğin bacağı, pirenin ciğeri’ kadar ayrıntılara dikkat, sanatın temelini oluşturuyor. Hattı bir kadına benzeten Çelebi, bu sanatın kuma kabul etmediğini, hattatın başka bir sanat ile meşgul olmasına asla izin vermediğini söylüyor.

70 yaşındaki Hasan Çelebi o kadar bereketli bir yazı hayatı geçirmiş ki evde levhaları koyacak yer kalmayınca, sandıklar dolusu eserini talebelerine dağıtmış. Son zamanlarda hat sanatına getirilen çağdaş yorumlara da değinen sanatçı, bu tür çalışmaları tasvip etmiyor. Sebebini sorduğumuzda, “Nasıl klasik tarzda bu emaneti aldıysam hıyanet etmeden, yerine teslim etmem gerekir. Benden sonrakiler ne yaparsa yapsın.” diyor. Ekim ayında altmışıncı talebesine de icazet verecek olan Çelebi’nin onuruna, öğrencilerinin kaleminden çıkan eserleri görmek için 30 Ağustos’a kadar vaktiniz var. (0 216 474 24 78)

Üstadların hazin sonu

“Hocam Hâmid Aytaç’ın hayatının sonu çok hazin geçti. Morgdan alıp da yıkama tahtasına koymak için üçüncü bir adama ihtiyaç oldu da bulamadım. Götürdüğüm imam arkadaşla tuttuk. Oysaki -birazcık abartılı olsa da söyleyeceğim- dünya üzerinde hat hususunda kim ne öğrenmişse Hâmid Bey sayesinde olmuştur. Kemal Batanay’ın da kıymeti pek bilinmedi. Hâfız, tanburi ve bestekar da olan Batanay, Galata Mevlevihanesi’nde yedi yıl cuma imamlığı ve na’athanlık yapmıştır. Vefatından haberim bile olmadı.”

Musa İğrek – Zaman
25 Ağustos 2007

Gönderen 25 Ağustos 2007

Kategori : Haberler,Hat Sanatı Henüz yorum yok

Geri izleme | Yorumlar için RSS

Yorumlarınız

You must be logged in to post a comment.