'Çeşitli Konular' kategorisi için arşiv
Türk-İslam Sanatları
Sahhaf ve Sahaflık yok olmak üzere olan bir meslek çağı yakalıyoruz sloganları içerisinde geçmişi yansıtan pek çok değerlerimizi yitirdiğimiz de bir gerçektir. XX. Yüzyılın 2.yarısından sonra sosyo-ekonomik koşulların değişmesi, İstanbul başta olmak Üzere Türkiye’nin hemen her kesiminde kültürel yozlaşmayı da beraberinde getirdi. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak bazı meslekler, uğraşlar ortadan kalktı, onların yerlerini yenileri aldı. Kuşkusuz, bunlardan birisi de sahaflıktır. Eski İstanbul yaşantısında sahaflık kültür merkezi olduğu kadar, bilgi alışverişlerinin de yapıldığı ortamları oluşturuyordu. Sözcük anlamıyla “sahaf’ elden düşme kitap alıp, satan kişidir. Bu isim zamanla halk arasında sahafa dönüşmüştür.
Bugünkü sınırlara göre önemli merkezlerini Türkmenistan’daki Merv, İran’daki Nişabur ve Afganistan’daki Herat ve Belh şehirlerinin oluşturduğu Horasan bölgesini Anadolu’ya bağlayan güçlü halkalardan biri, Mevlânâ ailesi olmuştur. Bu halkalar sayesinde Horasan Anadolu’ya, Anadolu da dünyaya açılma talihine erişmiştir. Anadolu’nun bu sayede gerçekleşen yeni kimlik kazanma dönemine hâkim olan ve Mevlânâ ile özdeşleşen düşünceyi vuslat, muhabbet ve merhamet kavramları temsil etmektedir, diyebiliriz.
Bugün modern edebiyatta “Kısa Hikâyecilik” adı verilen ve günümüzde de çok tutulan bu türün İslâmî Edebiyatta ortaya çıktığına, gelişip genişlediğine dikkatleri çekmek isterim.
Allah kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm’de, kısa hikâye diye adlandırabileceğimiz kıssalar, önemli bir yer tutmaktadır. Araştırıcıların tesbitine göre; bu, kitâbm yani Kur’ân-ı Kerîm’in dörtte üçünü kapsamaktadır. Cenabı Hak, Hz. Muhammed (Salla’llâhu aleyhi ve sellem) vasıtasıyla, insanları Hak Dine davet ederken, bu kıssalarla bir örnekleme yaparak, onların gözü önüne iyiyi ve kötüyü koymakta ve doğru yolu, hakyolunu göstermektedir. Kısa hikâye denebilecek bu kıssalar, bâzan tümüyle, bâzan parça parça, bâzan da bir kelime veya cümle ile anlatılmakta; geçmişte vukûbulan hâdiselere telmihlerde bulunularak, bunlardan ibret alınması istenmektedir. Meselâ : Kur’ân-ı Kerîm’de, Sabrın ve tahammülün sembolü olan Eyüp Peygamberin ve Vefa örneği olan hanımının hikâyesi, Kur’ân-ı Kerîm’de dört yerde; İslâmî edebiyatta özellikle İslâmî Türk Edebiyatında sayıları otuzu aşan Yûsuf – Zelîhâ (Zü-leyhâ) adlı büyük mesnevilerin yazılmasına kaynaklık eden “kıssa” yanî “kıssaların en güzeli” olarak vasıflandırılan (A’hsenü’l-kasas). Çeşitli sûrelerin içine serpiştirilerek onbeş yerde yine İslâmî Türk Edebiyatında, sayıları altı’yı bulan İskender-nâmelerin yazılmasına kaynaklık eden ve onlara ilham kaynağı olan Zülkarneyn kıssası, iki yerde anlatılmaktadır.