'Edebiyat' kategorisi için arşiv
Türk-İslam Sanatları
Sultân-ı rüsûl, şâh-ı mümeccedsin efendim
Bî-çârelere devlet-i sermedsin efendim
Dîvân-ı İlâhîde ser-âmedsin efendim
Menşûr-ı le’amrüke mü’eyyedsin efendim
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim
Tâbiş-dih-i ervâh-ı mücerred güherindir
Mâlişgeh-i ruhsâr-ı melik hâk-i derindir
Ayîne-i dîdâr-ı tecellî nazarındır
Bû Bekr Ömer, Osmân ü Ali yârlarındır
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim
Mahmud Kâşgarî bu çok kıymetli eserini Türklerin bir devlet olarak İslâm dinini kabul ettiklerinden bir buçuk asır sonra Irak’ta, ihtimal Bağdat’ta oturduğu zaman yazmıştır. İslâm dünyasının kültür merkezi olan Irak’a ne zaman geldiğini bilmiyoruz. 1069-74 yıllarında en fasih ve beliğ Arapça ile büyük bir eser telif edebilen Kâşgarî’nin her halde uzun müddet İslâm kültürü merkezlerinde bulunmuş olduğuna şüphe yoktur. Onun, 1041 yılında Müslüman Türklerle müşrik Yabaku ve Basmıl Türkleri arasında cereyan eden büyük savaşa iştirak eden Türk gazilerini görmüş ve onlarla konuşmuş olması (III, 227) eserini yazdığı tarihten aşağı yukarı otuz yıl önce Türkistan’da, Kâşgar’da ve çevresinde bulunmuş olması gerektir. Kâşgarî koyu bir Müslümandır. Müşrik Türklerle savaşan, Budistlerin tapınaklarını yıkıp putlara en ağır hakaret eden gazilerin destanlarından parçalar nakletmektedir (I, 343, 483).
Mevlânâ, tasavvufî düşüncelerinin yanı sıra edebî kişiliği ve şiirleriyle Doğu edebiyatında ve özellikle Türk edebiyatında “Mevlevî edebiyatı” isimlendirmesini gerektirecek kadar etkili olmuştur. Onun adıyla özdeşleşen bu edebî anlayışın ve üslûbun takipçileri için kaleme alınan eserler ve bunların şiirlerinden oluşturulan mecmualar, bu yönde tatmin edici bilgiler vermektedir.