Kalem Güzeli

Türk-İslam Sanatları

'Hat Sanatı' kategorisi için arşiv


Hattat Hamid Aytaç

Hattat Hamid AytaçAsıl adı Şeyh Musa Azmi’dir. Bu bakımdan “Azmi” imzalı bir çok yazısı vardır. Hamid, takma adı ile tanınmaktadır. Aytaç soyadını almıştır. 1891’de Diyarbakır’da doğmuştur. Tuhfe-i Hattatîn’de adı geçen Hattat Amidî yani Diyarbakırlı Seyyid Adem Efendi torunlarından Zülfikar Ağa’nın oğludur.
İlk öğrenimini sibyan mektebinde Diyarbakır meb’usu hoca Mustafa Akif Efendi’den yapmıştır. Yazı aşkı da bu hocanın eğitiminden doğmuştur. Rüşdiye mektebinde Hoca Vahid Efendi’den rik’a ve jandarma kolağalarından (önyüzbaşı) Ahmed Hilmi Efendi’den sülüs yazıyı öğrenmiştir. Ayrıca Kavas-ı Sağır imamı Said Efendi’den ve akrabasından hüsn-i hat hocası Abdüsselam Efendilerden de öğrenimini sürdürmüştür.

Yazının Devamı »

Hattat Hâfız Osman

Aklâm-ı sittede çığır açmış, müstesnâ şahsiyetlerden biri olan Hâfız Osman 1052/1642’de İstanbul’da dünyâya geldi. Küçük yaşta hıfzını tamamlamış bu sebeple de Hâfız Osman diye anılmış ve meşhur olmuştur.

Yazı öğrenimine Şeyh mektebinin ünlü hattatlarından Büyük Derviş Ali’den aklâm-ı sitteyi meşk ederek başladı. Fakat hocası onu yaşlılığı sebebiyle talebesi Suyolcuzâde Mustafa Eyyûbî’ye gönderdi. Bir müddet Eyyûbî’nin derslerine devam ederek hat öğrenimini tamamladı ve on sekiz yaşında icâzet aldı. Yazıda elde ettiği bu seviyeyi yeterli bulmayan Hâfız Osman, Şeyh yolunun en kudretli hattatı Nefeszâde İsmâil Efendi’den aklâm-ı sitteyi yeniden meşk ederek Şeyh tavrının inceliklerini öğrendi. Bu arada üslûbuna kaynak olarak aldığı Şeyh murakka’larını tetkikle bilgi ve hünerini geliştirdi. Devrinin kudretli bir hattatı olarak temâyüz etti. Hâfız Osman, ekser mesâîsini yazıya hasrederdi. Hattâ 1083/1672’de Mısır, 1087/1677’de hac yolculuğu esnasında bile melekesini kaybetmemek için fırsat buldukça yazdığı, günümüze ulaşan karalama ve cüz örneklerinden anlaşılmaktadır.

Yazının Devamı »

Hattat Hasan Çelebi

1937 yılında Erzurum’un Oltu ilçesinin İnci köyünde dünyaya geldi. Babası Tahsin Efendi, annesi Sakine hanımdır.
Çelebi’nin doğduğu yıllarda genç bir cumhuriyet olan Türkiye savaşın yaralarını sarmakta, yeni yeni yapılanmaya çalışmaktadır. İnsanlar fakr ü zaruret içindedir. Haliyle, Çelebi’nin çocukluğunu da yokluk ve sıkıntı içinde geçer. Çelebi, okul çağına geldiğinde ise II. Dünya Savaşı başlar ve Türkiye yeni bir buhranla karşı karşıya kalır. İşin ve aşın zor bulunduğu, çalışanın emeğinin karşılığını alamadığı bir döneme girilmiştir.

Yazının Devamı »

Page 29 of 32
1 27 28 29 30 31 32

« Önceki Sayfa - Sonraki Sayfa »