'Tezhip Sanatı' kategorisi için arşiv
Türk-İslam Sanatları
Fermân ve beratların tezyînâtı, dönemlerinin nakış üslubunu yansıtması, tezhîb sanatını günümüze taşıması ve yüzyıllara göre üsluplardaki değişim ve yenilikleri göstermesi bakımından büyük önem taşır. Bir fermânda, tezyîn edilen kısımlar, şöyle sıralanır.
1. Tuğra: İlk zamanlarda siyah mürekkeple çekilen tuğra, Fatih döneminde altın mürekkeple çekilmeye başlanmış ve II. Beyazıt döneminde, beyzeleri tezyîn edilmiştir. Bu tezyînâtta sıvama altın halkâr ve klâsik tezhîb, bezeme özelliği olarak dikkat çeker.
Mimar Sinan’ın yapılarında tasarıma egemen olan akılcılığın bezemeyi baskı altında tuttuğu söylenebilir. Muhtemelen, Sinan’a özgü bezeme şemaları yoktur. Dönemin bütün camilerinde ortak bir bezeme dili ve her tür yapıda örneklerini görebileceğimiz malzeme ve teknikler kullanılmıştır.
Selimiye’de İç yüzey bezemeleri zemin kat pencereleri seviyesinde çini, onun üzerinde kalem işi bezemelerdir. Galeri döşemeleri altında alçı bezeme vardır. Caminin önemli gece aydınlatma öğeleri, muhtemelen Murano’dan getirilmiş olan renkli camlarla yapılmış bezemeli pencereler ve yukarıda sözü edilen katlı cam kandillerdir.
Hat, ebru, tezhip ve minyatür… Geleneği olan sanatlarımız için en ürkütücü kelime yenilik. Reformla eş tutulduğunda tepki toplayan bu kavram, asırlardır süregelen yolculuğun devamını sağladığında onaylanıyor. Herkesin korkusu, yeniliğin yozlaşmayla karıştırılması.
Nakkaş Levnî sarayın gözde minyatürcüsü. Bugün saygıdeğer; ama mümkünse taklidinden sakınılması gereken bir usta. Levnî’yi daha ne kadar kopya edeceğiz? 18. yüzyılda dolaşmaktan sıkılmadık mı? diye soruyor sanatçılar. Şüphesiz yeni bir soru değil; fakat cevabı netleşmiş de değil. Geleneği olan sanatların çıkmazı bu; muhafaza etme, kem gözlerden sakınma insiyakıyla yeninin baştan çıkarıcılığı arasında kalmak. Yeni bir şeyler denemek isterken asıl çizgiden uzaklaşmak…