'medrese' ile ilgili yazılar
Türk-İslam Sanatları
Hüsnü hatt sanatımız çok önemlidir; çünkü yalnız bize, İslam’a, İslam Medeniyetine aittir. Diğer sanatların karşılığı, benzeri veya aynısı başka medeniyetlerde mevcuttur, lakin hüsnü hatt böyle değildir, onun yeri bambaşkadır. Kelamın yanında manayı, anlamın yanı sıra güzelliği, yararla birlikte ahlakı, estetikle beraber faydayı, yani medeniyetimizin bütüncülük özelliğini tam onda buluruz. Hz. Ali efendimiz, “Hatt, üstadın öğretişinde gizlidir, devamı ise çok ve sürekli yazmakta, kıvamı da İslam dini üzere kalmakladır” buyurmuştur. Kopmaz bir zincir halinde üstad-şakird irtibatının en güzel numunelerini tabii ki hatt sanatımızda buluruz. Yüzyıllar içinde gelişirken çeşitleri, güzellikleri ve açılımları artmış, yeniden ve yeniden İslam’ın malı olmuş ve dinimizi en iyi bir şekilde tebliğ etmiştir. Kur’anımızı, hadislerimizi, âlimlerimiz ve şairlerimizin en güzel eserlerini birer şaheser olarak hattımızla yazmışızdır. Camilerimizin en güzel, içte ve dışta en göze görünür yerlerini sülüs yazının, muhakkak hattının en mükemmel örnekleriyle süslemişizdir. Evet, hem süslemiş, hem de ayet ve hadisleri ilan etmişizdir. Öte dünya yolculuğunun ilk durağı olan kabirlerimiz ve mezar taşlarımız, şiirin ve hat estetiğinin doruklarıyla süslü olarak daha bu dünyada cennet gibi değil midir? Kapılarımızın, mekteplerimizin, medreselerimizin ve meydanlarımızın en güzel yerlerine, ya bir talik şaheseri veya bir sülüs istifinin en muhteşemi, ya da kufi hattının bir başyapıtı mutlaka bulunmamış mıdır?
ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARI
Osmanlı Devletinin askerî ve siyasî yönden gelişmesine paralel olarak, teşkilatında, bürokrasisinde ve kurumlarında da yeni yapılanmalar ve büyümeler olmuştur.
Her devlet, gücü, felsefesi, hedefleri ve ihtiyaçlarına göre sistemler oluşturur. Osmanlı Devletinde de bürokrasisinden, ordusundan, cemiyetine kadar, belli bir dünya görüşüne dayanan bir sistem vardır. Osmanlı kurumlarının, müslüman olmak kaydıyla, zekâ, kaabiliyet, çalışma ve liyakat vb. şartlarını taşıyan herkese açık olması ana kaidedendir. Biz bu yazımızda, Osmanlı örgün eğitim kurumlarını modernleşme (II. Mahmut 1808-1839) dönemine kadar ele almaya çalışacağız.
Ders okutulan yer; İslâm dünyasında yaygın öğretim kuruluşu.
Arapça “de.ra.se” fiilinden gelen “medrese” ve “müderris” kelimeleri birbirleri ile yakından ilgilidir. Öğrenciler için ders okumaya mahsus yer demek olan medreselerde, ders veren hocalara da müderris adı verilmektedir.
İslâm, eğitim ve öğretim faaliyetleri üzerinde önemle durur. Bu dinin kitabı olan Kur’an, ilk ayeti ile okumayı emreder. Bu Kitabın gönderildiği Peygamber de ümmetine bu yolda gerekli talimatı vermiştir. Kur’ân bu sünnetin bu konudaki emirlerini göz önünde bulunduran müslümanlar, daha İslâm’ın ilk yıllarından itibaren öğrenmek için bütün imkânlarını seferber ettiler. Başlangıçta bu imkânlar, daha ziyade dinî alanda kullanılıyordu.