'osmanlı' ile ilgili yazılar
Türk-İslam Sanatları
Bilgilerimizin sıhhatini, “bilinen” varlık, kavram yahut vakıanın kendisi kadar, “bilen”in parametreleri de belirliyor. Nesneleri gözlük camınızın renginde algılamanız, o nesnelerin gerçek rengi hakkında doğru bir bilgiye sahip olduğunuz anlamına gelmez. Bilhassa “tarih”i anlama ve yorumlama konusunda modernizmin getirip kucağımıza bıraktığı ciddi bir problemdir bu. Nitekim Osmanlı’nın durakladığına veya gerilediğine dair bilgiler, ilerlemeci bir bakış açısının subjektif yargılarıdır. Aynı şekilde, Osmanlı’nın emperyal niteliğinin anlaşılması ile mesela teokratik bir devlet olup olmadığı tartışmaları, Osmanlı’dan ziyade, nas gibi kabul edilen modern şablonlarla alakalı açmazlardır. Oysa bizim kültürümüzde, “anlamak” hem zihnî bir işlemi hem kalbî bir hassasiyeti ifade eder. Bu hassasiyet, bilgi nesnesine “suje”nin ölçüleriyle değil, “obje”nin kendi zaman, zemin ve şartlarındaki ölçülerle bakabilme inceliğidir. İnceliktir, çünkü kabullenmeseniz bile bir saygıyı, bir çeşit empatiyi icap ettirmektedir.
Suyun debisinin ölçülmesinde kullanılan ölçü birimleri ;
Su kaynağının debisinin ölçülmesinde birim olarak “lüle” kullanılmıştır. 1 lüle yaklaşık olarak 26 mm çapında bir borudur ve dakikada 36 litre su akıtır. Günlük yaklaşık 52 m3 su olarak kabul edilir. Şehir içinde yer alan su taksim istasyonlarında bulunan dağıtım sandıklarında kullanılan boruların günlük debisi ise dağıtım yapılan bölgenin ihtiyacına göre ayarlanmıştır ve aşağıdaki gibidir.
Bilindiği gibi eğitim, yetişen nesillerin topluma intibakını sağlamak, millî kültürü genç kuşaklara aktarmak, böylece fert ve cemiyet hayatında bir denge ve ahenk meydana getirme faaliyetidir. Eğitim ailede, okulda ve çevrede hayat boyu süren bir etkileşimin adıdır. Her devlet, kendi toplumunun değer yargılarına, zamana, ekonomik ve diğer şartlara göre bir eğitim sistemini ve anlayışını benimser.
Osmanlı Devleti, kuruluşundan XVI. yüzyıl ortalarına kadar hızla ilerlemiş, sadece İslam dünyasının değil, aynı zamanda tüm dünyanın en büyük ve en güçlü devleti haline gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin bu büyümesi ve güçlenmesi devlete bağlı kurumların; özellikle de “eğitim kurumları”nın tâbi bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Devletin gereksinim duyduğu her türlü bilimsel ve entelektüel ihtiyaç bu kurumlar tarafından karşılanmıştır.